Kiminin eline poşeti vereceksin kedi gibi saatlerce oynayacak, insanları süzecek oturduğu yerden, telepatiyle konuşur gibi gözlerinizin içine içine bakacak falan…
Kimisi de bağıracak, yaş akıtmadan ağlayacak, yeri gelecek kafasını yaracak, düşecek kalktığında bir de sizden azar yiyecek.
Hangi toplumda olursa olsun canlıların bu türüne çocuk denilir işte.
Dünyayı bizim gözlerimizle görmezler evet, ideolojileri yoktur, isimlerinin önüne etiket almazlar, önyargıda bulunmazlar, vergi dairesinde elinde bir kâğıtla oradan oraya gönderilen bir çocuğa da rastlamazsınız.
Karşılarındakini kadın-erkek, güzel-çirkin diye ayırmazlar. Herkes aynıdır onlar için ve her şey keşfedilmeyi bekleyen yeni bir hazine.
Yeryüzünün maceraperest, meraklı, araştırmacı, anlaşılması zor küçük insanlar. Tuhaflar çünkü dünyayı hayal dünyalarından fışkıran canavarlarla, kahramanlarla ya da sihirle dolduracaklar. Buna inanacaklar ve bu inanç onları gerçek kılacak.
Yada olaylara bizden çok farklı tepki gösterecekler, belki sizin bile bilmediğiniz bir konuda fikir sahibi olacaklar. İmkânsız nedir, umutsuzluk nedir bilmeyecekler.
Sizin de belki küçükken ebeveynlerinize sorduğunuz ve sizin vereceğinizden daha hayalperest cevaplar aldığınız soruları onlar size soracak ama siz bu sefer daha mantıklı davranacaksınız eminim.
Söz verin. Öyle ki duygularını akılla birlikte bir denge içinde kullanmayı başaran, insan doğasının mantığı geri plana iten hallerinden arınmış, toplum tarafından empoze edilen öğrenilmiş bilgi ve duyguları birebir almak yerine bunların altında yatan nedenleri araştıran, sadece verilenle yetinmeyen sağlıklı nesiller yetişecek.
İnsan şeylerin kökenini bilmekle, onlara hakim olmayı ve istediği yönde kullanmayı da başarabilir.
Bu küçük arkadaşlarımız duymaya ve görmeye başladıkları andan itibaren ebeveynlerinden ve çevresinden bir şeyler almaya başlar. Ne var ne yok doldurmaya bakarlar kafalarına.
Süregelen düzen içinde kız çocukları pembeler, simler ya da oyuncak bebeklerle büyütülürken kafasında ait olması gerektiği yerin burası olduğunu düşünür ve annesinin hareketlerini taklit etmeye başlar.
Ya da erkek çocukları hem annenin hem de babanın katkılarıyla toplumsal açıdan erkek gibi davranmanın yazısız kurallarını iyice belleğine kazır ve ileride bu durum ev işinin yalnızca eşine ait olacağı fikrinin sonucuyla tartışmalara sebep olabilir ya da ‘bir yumurta dahi kıramıyorsun’ gibi kınamalarla karşılaşılabilir.
Gelin görün ki, toplumun kadını ve erkeği eşit olmayan yerlere dağıtma arzusuna dik başlılığıyla, mücadeleci ruhuyla ve inatçılığıyla elinin tersine itecek küçük cesur savaşçılar da olacaktır.
Gardlarınızı şimdiden indirin. Onlar farklı olmanın özgürlük olduğunu ve aynı olmanın gelişime engel olduğunu doğuştan bilen arkadaşlarımızdır.
Biberonlarına kuvvet.
Cadu Es
Sosyolog