Psikolog Serap Duygulu, bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

Dini bir uygulama olan oruç, yetişkinler için dini bir gerek olmakla beraber, çocuklar için durum farklı olmalıdır.

Çocuklar gerek ailelerinde gerekse çevrelerinde gördükleri bu uygulamayla ilgili olarak meraklanabilir ve heveslenebilirler. 

Onların heveslerini kırmadan ama sağlıklarını bozmadan bu uygulamayı anlatmak ve gerekirse oruç tutmalarına izin vermek daha sağlıklı bir tutum olacaktır. 

Bilindiği gibi dinimizce ergenlikten önce çocukların oruç tutmaları istenmiyor. Ergenliğe kadar olan süreçte çocuklar çevrelerinden gördükleri bu uygulamaya heveslenebilir ve sahur, iftar gibi tatlı telaşelerin bir parçası olmak isteyebilirler. 

Yaz aylarına ve aşırı sıcaklara denk gelen Ramazan ayında gerçek anlamda oruç tutmalarını beklemek ya da buna izin vermek çocukların sağlıkları açısından sakıncalı olabilir. Bununla beraber, çocukların bu süreçleri yaşamalarına da izin vermek gerekiyor. 

Aileyle birlikte eğer kalkabiliyorsa sahura kalkması,iftar saatinde ezanın okunmasını heyecanla beklemesi çocuk açısından hoş duygular ve gelecekteki tatlı anılar anlamına gelecektir. 

Ancak çocukların tüm gün süreyle aç ve susuz kalması beklenemez. O nedenle, çocuklara günün ortasında yemek yedirmek gerekiyor. 

Çocukların büyüyene ve gelişimlerini tamamlayana kadar, öğle saatlerinde yemek yemeleri gerektiğini ancak bu yemeğin orucu bozmadığını,ancak büyüdüğü zaman tüm gün boyunca yemek yemeden sabretmesi gerektiğini söyleyebilirsiniz. 

Normal şartlarda 4-5 öğün yemek yemesini istediğimiz çocukların,oruç tutarken bir farklılık yaşamasını ve hissetmesini sağlamak amacıyla yemek saatlerinin en azından birkaç gün süreyle günde bir ya da iki öğün olarak düzenlenmesi gerekebilir. 

Bir kaç öğün atlamak çok fazla sakıncaya yol açmaz.Burada amaç çocuğun oruç gibi dini bir uygulamanın ne anlama geldiğini öğrenmesine yardımcı olmak ve hevesini gidermesini sağlamak.Yoksa bütün gün ne çocuk açlığa dayanabilir, ne de çocuktan böyle bir şey yapması beklenebilir. 

Özellikle çocukların gelişmelerinin en hızlı olduğu bir dönemde beslenmelerini aksatmak ve vücutlarının susuz kalmasına yol açmak hiç kimsenin arzu ettiği bir sonuç değildir.

Hele hele dini gerekçeleri öne sürerek çocukların gün boyu beslenmelerini durdurmak gerçekten çocukların sağlığını olumsuz olarak etkileyecektir.

Dolayısıyla çocuklar sadece kendilerine çok ilginç gelen bir uygulamayı merak etmiş ve kendileri de denemek istemişlerse, bunu tamamen engellemek yerine onlar için durumu kolaylaştıracak birkaç küçük önlemle hem dinen hem de manevi anlamda orucun amacını ve gereklerini öğrenmelerini sağlamak mümkündür.

Dinimizi öğretmek amacıyla katı olmanın, çocuğun orucun bütün gerekleri yerine getirmesini beklemenin anlamı yok.Küçük yaşta bu tip teşvik edici ve yönlendirici davranışlarla zaten çocuklara örnek olunabiliyor ve çocuklar da ailenin davranışını model alabiliyor.

Çocukların oruç tutmayı istemeleri normal görülmelidir. Oruç tutmaya heveslenen çocuğa, orucun ne kadar zor bir şey olduğunu, tüm gün ne kadar sıkıntı çekildiğini,susuz ve aç kalmanın ne kadar zor olduğunu abartarak anlatmak,orucun dinimiz açısından anlamından uzaklaşmak demektir.

Amaç çocukları korkutmak ya da oruç tutarak ne büyük sevaplar kazanıldığını anlatarak henüz soyut kavramları algılamaktan uzak yaştaki çocukların kafasını karıştırmak değildir.

Amaç orucun dinimiz açısından vermek istediği mesajı doğru anlatmak ve oruç tutmak isteyen çocuğun hevesini kırmadan, gelişimini aksatmayacak şekilde destek olmaktır.

Önceki İçerikEmzirme konusunda bilinmeyen gerçekler
Sonraki İçerikHamilelik takvimi: 31. Hafta